Ticaret: bir mal veya hizmetin satın alınması ve satılması işlemlerini kapsar.
Alışveriş: malın kendisinin alınıp satılması
Kiralama: malın menfaatinin satılması
İslam fıkhına göre eşya, hak ve menfaatten oluşan ticaret malında şu özellikler bulunmalıdır:
1- Mal dinen yasaklanmamış olmalı. Yararlanılabilecek bir mal /eşya olmalı
2- Ticaret malının nitelikleri ve miktarı müşteri tarafından yeteri kadar bilinmeli , fiyatı belli olmalı, teslimi mümkün olmalı, teslimat ihtimale dayanmamalı.
3- Taraflar arasında hiçbir belirsizlik ve anlaşmazlık bulunmamalı.
4- Malın özellikleri ve fiyatı hakkında müşteriye doğru bilgi verilmeli.
Yukardaki olumsuz davranışlar hem günah , hem de sözleşmeyi zedeleyen durumlardır. Alışverişlerde temel prensip bir malın mal ya da para karşılığında peşin olarak satılmasıdır. Para veya para karşılığında verilecek mal yoksa; taksitli alışveriş(mal peşin para veresiye ve selem alışverişi (para peşin –mal veresiye ) ne müsaade edilmiştir. Bu durum Kitap ve Sünnet ile sabittir.
Hz.Peygamber’in yasakladığı vadeli satış ; malların takas edilmesi şeklindeki vadeli satıştır. Veresiye olarak satılan malın fiyatının , peşin olarak satılandan fazla olması caiz midir? (vade farkı caiz midir?)
Vade farkı caiz değildir diyenlerin delilleri:
1- Hadislerde ‘’Bir satış içinde iki satış, ‘’Bir satış içinde bir veya iki şart ,, yasaklanmıştır. Veresiye satışta ‘’Peşin şu fiyata , veresiye şu fiyata ,, denilerek sözleşme gerçekleştirildiğine göre ,bu işlem yasak olmalıdır.
2- Gerek borç gerekse aynı cins malalrın birbirleri ile takasında karşılıksız fazlalık faiz görülerek yasaklanmıştır. Veresiye satıştaki vade farkı da bir nevi faiz işlemindeki karşılıksız paraya benzemektedir.
3- Bir malın ‘’ Peşin şu fiyata, veresiye şu fiyata,, denilerek satılması halinde , malın fiyatında belirsizlik olur , sözleşme fasid ya da batıl olur.
4- Vade farkı haksız kazançtır. İslamda haksız kazanç yasaktır.
5- Harama götüren helal yolları kapatma (sedd-i zeria ) ilkesi gereğince bu tür işlemi yasaklamak gerekir.
Vade farkının caiz olduğunu söyleyenlerin delilleri:
İslam alimlerinin çoğuna göre caizdir.
1- Hadis alimleri şartlı satışı yasaklayan hadis sahih değildir demiş. Hz.Peygamber’in şartlı alışveriş yaptığına dair sahih hadisler mevcuttur.
2- Veresiye satıştaki vade farkı faiz değildir. Çünkü para karşılığında para olmayan bir mal satıldığı zaman fiyat farkı faiz olmaz.
3- Veresiye satıştaki fiyat farkının , vadenin karşılığı olarak görülmesi doğru değildir. Malını veresiye satan esnaf sıkıntı içine girer. Bu durum fiyat farkını gerektirir.
4- Meşru kazanç sadece emeğin mahsulü değildir. Malını veresiye veren tüccar , bir müddet o malın bedelini alamayacak , kazançtan mahrum kalacak. Bu mahrumiyet fiyat farkını gerektirir.
5- Vadeli satışta mal teslim edilmiş ama para alınmamıştır. Bir riziko(risk) söz konusudur. Enflasyon veya paranın tahsil edilememesi karın farklı tutulmasına sebep teşkil eder.
6- Taraflar malın teslimi ve ödemenin şekli konusunda anlaştıkları için vadeli satış ‘’meçhulün satışı,, anlamına gelmez.
7- Selem (para peşin mal versiye) alışverişinin sünnet’le sabit olması veresiye alışverişlerindeki vade farkının da caiz olmasını gerektirir.
8- Vade farkını yasaklamak ihtiyaç sahiplerinin işini daha da zorlaştıracaktır.
Alışverişi teberrü (hibe) , ödünç , borç ve emanet gibi diğer işlemlerden ayıran en önemli özellik ; alışverişte satılacak mal için bir fiyatın belirlenmesi ve bu fiyat üzerinde tarafların anlaşmasıdır. Bu durum İslam fıkhına göre alışverişin sıhhat şartıdır.(mal ve fiyatın belirlenmesi)
Bir malın tamamının fiyatı belirlenmeksizin , belli bir biriminin fiyatının belirlenmesi ile yapılan alışveriş geçerlidir. Akdin kurulması için gerekli olan ; taraflar, icab-kabul , akit mahallinin mevcut olması, akde konu olan şeyin biliniyor olması ,teslimin mümkün olması, akdin hükmünü uygulamaya müsait olması gibi şartlar mevcuttur.
sadece ‘’taraflar arasında anlaşmazlığa sebep olabilecek ,, belirsizliklerin akdi kusurlu yaptığı benimsenmiştir.
Şafii Mezhebi hukuçularından şirbini’ye göre malın belli bir biriminin belirlenmesi ile yapılan alışveriş caizdir.
Ahmed b.Hanbel malın fiyatının gelecekte belirlenmesi şeklindeki satışı da caiz görür.İnsanların örfü ve alışkanlıkları böyle olabilir. İhtiyaç ve meşakkati kaldırmak için böyle bir satış caiz görülmelidir.
Cüzafen satış; Götürü usulü , malın ne kadar geleceği ölçülüp tartılmadan , göz kararıyla yapılan satış.
Garar ; aldanma riski
Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde esnaf , alacak defterine satılan malın ismi/cinsi ve miktarını yazıp, borç olarak para cinsinden bir rakam yazmaz müşteri ödemede bulunacağı zaman , satın aldığı malın o günkü fiyatını esnafa öder.
Yukarıdaki alışveriş , klasik fıkıhta belirlenmiş olan satış şablonuna uymaz. Çünkü vadeli bir satışta = satılan mal, ödenecek para, ödemenin yapılacağı zaman, ödeme şekli belirlenmelidir. Bunlardan biri eksik olursa ekid fasid olur.
Akid sırasında veresıye olarak satılan malın fiyatı belirlenmediği için bu tür alışveriş uygun değildir. Çoğunluğun görüşüdür. Günümüz fıkıh alimlerinden Vehbe Zuhayli de, gelecekte belirlenecek bir fiyata yapılacak satışın uygun olmadığı görüşünü tercih eder.
Fiyat belirtmeden veresiye olarak satılan malın fiyatının müşterinin ödeyeceği günün fiyatından ödenmesi caizdir. Ahmed b. Hanbel ile bu mezhepten olan İbn Teymiyye ve İbnül Kayyım bu görüştedir. Onlara göre böyle bir satışın haram olduğuna dair hiçbir şer’i delil yoktur.
İslam fıkhına göre genelde bütün sözleşmeler , özelde alışveriş akdi ; taraflardan özgür iradeleriyle aynı zamanda ve mekanda sadır olmuş ve aynı noktada kesişen teklif (icab) ve bunun kabul edilmesi (kabul) ile tamamlanır.
Hazırlar arasında akitleşme= sözleşme yapan tarafların iradelerini beyan ederken aynı mekanda bulunmaları.
Gaibler arasında akitleşme= taraflar aynı mekanda buluşmadan , bir aracı vasıtasıyla hükmen bir araya gelmektedirler. Geçmiş dönemlerde bu aracılar elçi veya mektupken , günümüzde telefon, faks, internet gibi elektronik aygıtlardır. Bu ticarete e-ticaret veya elektronik ticaret ismi verilir.
Çağımız İslam araştırmacıları elektronik cihazla yapılan akitleri tarafları bir arada buluşturan aygıtlar (telefon,internet,görüntülü telefon, tele konferans sistemi) , bu imkanı doğurmayanlar (telgraf, faks –iki grupta da değerlendirilmiş) şeklinde ikiye ayrılır.
İbrahim Kafi Dönmez’e göre , telgraf, faks , kaset,disket vb.materyaller ile yapılan sözleşmeler , mektupla yapılana benzetilmiş gaibler arası akit gibi değerlendirilmiş.
Bir gayrimenkulü şartsız olarak kiralayan kiracı , gayrimenkulü kira müddeti içinde istediği bedelle bir başkasına kiralayabilir.
İslam fıkhında kişilerin sahip oldukları bazı haklardan ücret mukabilinde vezgeçmeleri meşru görüşmüştür.
Sigorta= prim karşılığında cana veya mala karşı oluşan risklerin zararlarını tazmin etme güvencesidir.
Sigortanın temelinde , oluşmasından korkulan tehlikenin vukuu halinde ,meydana gelen zararın sigortalılar arasında müştereken karşılanma fikri yatar.
Sigortalılar 2’ye ayrılır:
1- Sosyal sigortalar= belirli halk gruplarının sosyal güvenliklerini temin amacıyla kanunla kurulan ve belirli iş kolunda çaşılanların iştirak etmeleri çoğu defa mecburi olan sigortalardır.
2- Husisi sigortalar = bireylerin özel menfaatlerinin çeşitli rizikalara karşı teminat altına alınması için serbest iradeleriyle vücuda getirdikleri rizika teminatı. 2’ye ayrılırlar. 1.sabit primli(ticari) 2.Değişken primli(kooperatif şirket şeklinde müesseseleşirler)
Konuları açısından sigortalar ; mal ,can/hayat ve mali mesuliyet sigortaları gibi kısımlara ayrılır.
Ticari sigortaların unsurları= sigortacı, sigortalı, sigorta menfaati, sigortalanan tehlike/rizika, sigortalının ödediği sigorta primi ve sigortacının ödemeyi taahhüt ettiği sigorta tazminatı.
Ticari sigortanın hiçbir çeşidinin caiz olmadığını savunan alimler; sigortacılığı değil , sigortanın ‘’yardımlaşma,, amacının dışına çıkarılarak, bir grubun sigortacılıktan ticari kazanç elde etme çabalarına ve sigorta güvencesinin bir meta gibi satılmasına karşı çıkarlar. Bireylerin ulaşmak istediği güvenin ticari bir meta gibi görülmesinden endişe ederler.
Ticari sigortaların caiz olduğunu söyleyenler ‘’güven satışını,, caiz görürken, diğerleri ‘’ güven,, satışa konu olabilecek mal değildir derler.
Bazı alimler , sigorta sisteminden faizin çıkarılması kaydıyla ticari sigortaları meşru saymış , bir kısmı ise devlet yönetiminde olması şartıyla ticari sigortaların meşru olacağını iddia etmiştir.
Bazı alimler de sadece sorumluluk sigortasını meşru saymış
Fıkıh Akademileri toplantılarında genelde ticari sigortaların mevcut haliyle caiz olmayacağı belirtilmiş.
Günümüz dünyasında Müslüman bilginlerin tartıştığı şey, sigortanın faydalı olup olmadığı değil , sigortacılıktan para kazanmanın caiz olup olmadığıdır.Sigorta hizmetinin, yardımlaşma esasına dayalı sigortalarla verilebileceği kanaatindedirler.
İslam araştırmacıları telefon, faks ya da internet ile akit için gerekli olan icab ve kabulün gerçekleşeceğinde hemfikir olmakla beraber, icab ve kabul ile alakalı bazı sorunların oluşacağına dikkat çekmişler.
Sahih bir sözleşme için tarafların aynı mekanda hazır bulunmaları şart değilidir. Birbirlerinden uzakta bulunan kimseler de akitleşebilir. Elektronik cihazlarla bu mümkündür. Taraflar arasında aynı zaman içinde irtibat kurmalarını sağlayabilen iletişim araçları kullanılırsa hazırlar arası akir kuralları geçerli olur. Aynı anda değilde belirli bir sürenin geçmesiyle irtibat sağlanabiliyorsa , gaibler arası akit kuralları geçerlidir.
Akitlerde aslolan mübah olmaktır.
Kapora = ön ödeme , pey akçesi, pişmanlık akçesi de denir. Bir satış ya da kira sözleşmesinde müşterinin , sözleşmeyi tamamlaması halinde toplam fiyattan düşülmesi , feshetmesi durumunda ise akitten dönmenin karşılığı olarak mal sahibinde kalması şartıyla yaptığı ön ödemdir.
Kapora konusu Kur’an’da yer almaz. Sünnette hem caiz hem caiz değil şeklinde rivayetler bulunur.
Hanefiler,Malikiler, Şafiiler kaparo nun satıcıda kalması caiz değil derler. Bu işlemde iki fasit şart olduğunu söylerler:
Ünlü İslam bilgini Şevkani de caiz değildir der.
Hanbeli alimleri kaporanın satıcıda kalması caiz derler.Kaporayı yasaklayan hadislerin senedinin zayıf olduğunu söylerler. Mal sahibinin müşteriyi beklemesinin karşılığı ya da akitten caymayı önleyici yaptırım niteliği taşıdığını belirtirler.
Günümüz İslam hukukçularının genel eğilimi de kaporalı satışın caiz olduğu yönündedir.
Karşılıklı rıza bulunsa bile kaparo’nın meşruiyetinin tartışılması mali akitlerdeki şu ilke ile ilgilidir= Haksız kazancın batıl mal elde etme yolu olarak görülmesi ve haram kılınması ilkesiyle ilgilidir.
Hava parası (peştemallik) – Bir ticarethanenin devri durumunda ticarethanenin yeri, müşterileri, şöhreti gibi nedenler göz önünde bulundurularak asıl değerinin yanında alınan, tabir’i caizse , manevi sermaye karşılığında ödenen paradır.Kira dışında alınan bedeldir.
Kiraci kira müddeti devam ederken mal sahibi tarafından çıkarılırsa , mal sahibinden hava parası talep edip çıkabilir. Aldığı para helaldir.