Menkul kıymet: Sahibine ortaklık veya alacaklılık sağlayan ve belirli bir meblağı temsil eden kıymetli evrak. Yatırım aracı olarak da kullanılır.
En yaygın olanları; tahvil , hazine bonosu, kar zarar ortaklığı belgesi, hisse senedi.
2’ye ayrılır:
1- alacak senetleri
2- ortaklık senetleri
1- Para ve alacak senetleri: Para borcunu ve alacağını temsil eden tahviller, kar ve zarar ortaklığı belgeleri, finansman bonoları , gelir ortaklığı senetleri.
2- Ortaklık senetleri: Mali hakların yanı sıra yönetime katılımcı gibi hakları da sağlayan ve gerçek bir ortaklık ilişkisi kuran hisse senetleri
Klasik tahviller ile hazine ve banka bonoları sabit gelirli menkul kıymetlerdendir.
Klasik hisse senetleri ve kar-zarar ortaklığı belgeleri değişken gelirli menkul kıymetlerdendir.
Menkul kıymetler:
1- Tahvil: Kamu kuruluşları ve ya özel şirketlerin ödünç para (kredi) bulmak için çıkardıkları bir yıldan uzun vadeli olan borç senetleri
Vadesi bir yıldan az olan devlet iç borçlanma senetlerine hazine bonosu denir.
Devlet tahvilleri: Maliye Bakanlığı tarafından çıkarılan iç borçlanma tahvilleri ve hazine bonolarıdır.
Özel sektörden , anonim şirketler tahvil çıkarabilirler.
Tahvillerin 3 türlü değeri vardır:
a) nominal değer – tahvilin üzerinde yazılan değerdir.Değişmez.
b) ihraç değer i- tahvilin ilk çıkarıldığı andaki satış değeridir. Tahvilin itibarı değerinden daha yüksektir.
c) piyasa değeri – tahvilin piyasada o gün itibariyle geçerli olan vadesine kadarki getirisine göre hesaplanan fiyatıdır. Piyasa şartlarına göre değişebilir.
2- Hisse senedi: Bir anonim şirketin sermayesinin eşit paylara bölünmesi sonrasında bu paylardan her birini temsil eden kıymetli evrak. Bu senet , hem ortaklığı hem mülkiyeti temsil eder.
Hisse senetleri isme ya da hamiline yazılı olabilir. Kupon bulunabilir. Kupon temettü (kardan pay) hakkını ifade eder ve hamiline yazılıdır.
Hisse senetleri de tahviller gibi nominal ve piyasa değerleri ile ifade edilir.
3- Kar ve zarar ortaklığı belgeleri: Anonim şirketlerin finansman ihtiyaçlarını karşılamak için yurt içinde ve yurt dışında satılmak üzere çıkardıkları kıymetlerdir. Pay senedi değildir. Kar ve zarara katılma hakkı verirler.
4- Gelire endeksli senet: Kısaca GES diye bilinir. Belli bir kamu alt yapı tesisinin belli bir süre içindeki gelirinin belli bir oranındaki bölümüne karşılık gösterilen , kamu ortaklığı idaresi tarafından çıkarılan menkul kıymettir. İntifa senedi de denir.
Tahvil faizli borç belgesidir. Hisse senedi ortaklık belgesidir.
Borsa: Menkul kıymetlerin satıldığı devlet tarafından kurulup denetlenen pazarç. Hisse senetleri, tahvil hazine bonosu, kambiyo belgeleri alınıp satılır.
Tahvil ve hazine bonoları birer faizli borç senedidir. Borç veren lehine borçtan fazla bir menfaat şartı içeren her borç fıkıh kaynaklarımızda faiz sayılarak yasaklanmıştır. Dinen caiz görülmezler.
Kambiyo senetleri olan poliçe , bono ve çekler parayı veya borcu temsil ederler. Üzerlerinde yazan değerden daha düşük fiyata satıldığı için faiz kapsamındadırlar. Caiz görülmezler.
Kar zarar ortaklığı belgesi: Faiz ödeme yükümlülüğü değil, kar elde edilmesi halinde kar payı verme yükümlülüğünü getirir. Tasarruflarını faize bulaşmadan değerlendirmek isteyenlerin tercihidir.
Gelire endeksli senet (GES) – Devlete ait bir kurum ve kuruluşun gelirine ortak olunması için çıkarılan senetler. Faizle ilişkisi hususunda iki farklı görüş vardır:
1- Bu tür senetlerin geliri faizdir: Ödenen paranın süre bitince fazlasıyla alınması senedin gelirinin faizli vadeli borç alıp verme neticesinde elde edilen gelire benzer görüşünü savunurlar.
2-Bu tür senetlerin geliri caizdir: Hayrettin Karaman bu görüştedir.Senedin borç sendi olmadığını , bazı gelir kaynaklarındaki hasılat payını, geçici olarak özel şahıslara bedeli ile peşin sattığını söyler. Osmanlı’da da benzerinin görüldüğünü söylerler.
Hisse senedi: Buradaki ortaklık gerçektir. Şirketin mal varlığı paylara bölünmüş. Küçük tasarruf sahiplerinin de büyük işletmelere ortak olması sağlanmış. Bunların el değiştirmesi caizdir.
Çağdaş İslam alimlerinin bazıları hisse senedi çıkaran şirketlerle ilgili bir takım hususların bu senetlerin fıkhi hükmünü etkilediği görüşündedir:
Bazı alimler de borsa ile ilgili yönünün değerlendirilmesi kanaatindedir. Hisse senetlerinin müstakil satın alınabilecek bir mal hükmüne gelmesi, bu senetlerin satışının caiz olmayacağı görüşü için gerekçe olarak kullanılır. Tahvil, hazine bonosu faizli borç senedi olarak görülür. Bunların borsadan alım satımı ittifakla caiz değildir. Şirketin dinen haram yollarla kazanç sağlaması halinde hisse senetlerini alıp satmak , gelir elde etmek ittifakla caiz değildir.
Esasen faaliyet alanı mubah olan ama bazı haram işlere taraf olduğundan şirketin karına haram karışmış ise , bu şirketin hisse senedini elinde bulunduran pay sahipleri miktarı yaklaşık olarak hesaplayıp fakirlere vermelidir (kendileri için hayır hasenat olmaz).
Bazı araştırmacılara göre , borsanın faaliyet alanları meşru olsa bile , hileli haksız kazanç söz konusu olduğu için , borsadan hisse senedi alım satımı caiz değildir.
Bazıları da mekruh olduğunu olduğunu söylerler. Haramlığına dair kesin delil olmadığı için.
Çoğunluğa göre ; hisse senedinin kar ve zararı ile birlikte şirketin mal varlığına ortaklığı temsil ettiği düşüncesinden hareketle , kural olarak borsada hisse senedi alım satımı caiz görülür.
Çek: bankadan alacaklı bulunan bir kişinin, hamiline veya adı yazılı kişiye para ödemesi için bankaya verdiği yazılı emri taşıyan kağıttır. Türkiye’de vadeli çek kullanımı yaygındır. Vadeli çek , bir borç senedi mahiyetindedir. Borç senedi veya çek , borcun belgesidir. Bunları, üzerinde yazılı değerden düşük değerle satmaya bankacılıkta iskonta , tüccar arasında ise çek veya senet kırdırma denir.
Çağdaş fıkıh bilginlerinin bir kısmı çek/senet kırdırmanın caiz olmadığını ileri sürer:
Senet kırdırmanın caiz olduğu:
Çek veya senedin ciro edilmesine İslam hukukunda havale denir. Havale satış değil , bir kişideki alacağın bir başkasına devridir. Bunun faizli işlemle ilgisi yoktur.
Menkul kıymetler de mal varlığı belgeleridir. Bunlara sahip olan kişi zekat mükellefi şartlarını taşıyorsa , bunların da zekatını vermesi gerekir.
İslam hukukçuları bir Müslümanın mürted birisiyle evlenemeyeceği konusunda hemfikirdir. ‘Mümtehine s. 10.ayet’ kafirle evliliğe izin vermez. İrtidat edenin ehli kitaba özgü zimmet anlaşmasından yararlanamaması, Müslüman erkeğin mürted kadınla evliliğini imkansız hale getirir.
Evlilik akdinden sonra eşlerden birinin irtidat etmesi akdi bozar. Zifaf gerçekleşmemişse nikah akdi kendiliğinden son bulur. Hanefiler ve Malikilere göre zifaf sonrası gerçekleşen irtidatlarda da akit son bulur. Çünkü irtidat dokunulmazlığı kaldırır. Tekrar Müslümanlığı seçerlerse yeniden nikah akdi yapmak gerekir.
Şafiiler ve Ahmed b.Hanbel evlilik bağının kadının iddet süresince devam edeceğini kabul eder. Bu süre içinde irtidattan vazgeçip Müslüman olunursa nikah akdi devam eder. Evlenme ekdinde din farklılığı , evlilik engellerindendir.
İbn Ömer , İbn Abbas ve Ata b. Rebah Müslüman bir erkeğin ehli kitaptan bir kadınla evlenmesini caiz görmemiş. ‘Mümtehine S. 10.ayeti delil göstermişler.
İslam bilginlerinin çoğuna göre ehli kitaptan olan kadınla evlenmek haram değil.Bunun caiz, mubah, mekruh olabileceği şeklinde görüş belirtmişler. Ehli kitaptan olan kadınla evlenmenin haram olmadığı Hz.Peygamber’in vefatına yakın bir zamanda inen Maide S. 5.ayetine dayandırılır. Günümüz fakihleri ehli kitap kadınlarla evlenmenin mekruh olduğunu söyler.Kayıtsız şartsız mübahtır şeklinde bir görüş birliğinin bulunmaması buna işaret eder.
Garimüslimlerle evlenmek ilke olarak yasaktır.
Eşi ehli kitap olan erkeğin ihtidası (hidayete ermesi) -Evliliğin devamında sakınca görülmez. Zifaf öncesi ya da sonrası olması farketmez.
Ebu Hanifeye göre; eşlerden hangisi önce Müslüman olursa , diğerine Müslüman olmasını teklif eder. Kabul edilirse evlilik akdi devam eder. Etmezse kadının iddeti beklemeden evliliği sona erer.
Şafii, Ahmed b.Hanbel’e göre ; Taraflardan biri zifaf öncesi Müslüman olmasını teklif eder ise, nikah akdi kendiliğinden son bulur. Zifaf sonrası ise, diğerinin ihtidası da iddet süresi içinde olursa nikah devam eder, yoksa devam etmez.
İbn Teymiyye ve İbnü’l- Kayyım’a göre ; Kadın Müslüman olunca kocasının da Müslüman olmasını bekler. Beklemede süre sınırlaması yoktur. Fakat bu süre zarfında kadının cinsel ilişkiye girmemesi gerekir.
Müslümanlarla gayrimüslimler arasında miras ilişkisinin gerçekleşmeyeceği hususunda çoğunluğun görüş birliği vardır.
Müslümanların gayrimüslime mirasçı olabileceği şeklinde tarihte birtakım görüşler var olsa da bunlar itibar görmemiştir. Hz.Ömer , Muaz b. Cebel ve Muaviye b.Ebi Süfyan
Hanefiler , Malikiler, Şafiiler, Hanbeliler, Zahiriler’e göre ,din farkı miras ilişkisinin oluşumuna engeldir. Sonraki nesillerden , Said İbnü Müseyyeb , Mesrük, İbrahim en Nehai din ayrılığını miras engeli olarak görmez. Medine sözleşmesi ilk kez din ve inanç özgürlüğünü tanıyan Müslümanlara ait bir sözleşmedir.
Hisselerin zekatını sahipleri verir. Ancak , şirket gelirinin zekatının ödenmesi şirket yönetimine bırakılmışsa , şirket yönetimi de o şekilde hesaplar.
Hissedarlar şirketin hisselerin zekatını ödememesi durumunda ; hisselerin geliri üzerinden zekat vermekle yükümlüdürler. % 2,5
Eğer hissedar ticaret maksadıyla (hisselerin alım satımı) hisse edinmişse , ticaret mallarının zekatı gibi zekat verir. %2,5
Hisselere ait kar varsa %2,5 zekat verilir.
Hissedar sene içinde hisselerini satmışsa , bedeli diğer mallarına ilave eder ve senesi dolduğunda , birlikte zekatını verir. Alıcı ise , satın aldığı hisselerin zekatını yukarıda belirtildiği şekilde verir.