Kültür: maddi ve manevi unsurlardan oluşan bir bütün ve genel olarak bir hayat tarzıdır.
İnsan topluluklarına ait bir kavram olan kültür zaman içerisinde ihtiyaçlar, doğal nedenler, coğrafi şartlar ya da zorlamalar sonucunda değişir ve gelişir.
Çok kültürlülük: bir toplum içerisinde birden fazla kültürel yapının yaşaması olgusudur. İlk defa çağdaş dünyada ortaya çıkmamış, aksine tarihi süreçte daima var olmuştur.
Küreselleşme günümüz dünyasında kültürler arası ilişkilerin artmasına bağlı olarak etkileşiminde yoğunlaşmasını ifade eder.
Din ve kültür, insanları ortak değerler etrafında bütünleştiren yapıya sahiptir.
Hukuk, estetik, beslenme, barınma, ve değer yargıları gibi insan hayatının ayrılmaz parçalarının nitelik ve değer kazanmasından dinin bir belirleyici rolü bulunur. Din ve inanma duygusu insani fıtri/antropolojik nitelik taşır.
Din ilahi kaynaklı Ve kutsal olma özelliği taşırken kültür insan kaynaklıdır kültür yaptırım gücüne sahiptir ama kutsal değildir. Kültürü oluşturan ögeleri ve değerlerin biçimlenmesinde etkilidir. Giyim, beslenme, barınma, sanat anlayışı saygı ölçütlerinin belirlenmesinde dinin belirleyici etkisi vardır.
D.M Edwards‘ın Ifade ettiği gibi ”Gerçekte dinin kültür unsurları yelpazesinin bir yaprağı Veya kültür ağacının bir dalı değil, fakat ağacın bizzat gövdesini oluşturduğunu” belirtmek gerekir.
Kültür ve dinin öngördüğü esaslar ve davranış biçimlerinin öğretilmesi, satılabilmesi ve nesilden nesile aktarılarak devamının sağlanması eğitim yoluyla gerçekleştirilebilir.
Küreselleşme, ürettiği değerlerle dinin geleneksel ve özgün yapısını kaybetmesine, ayrıca inançların değer kaybına uğramasını Allah ve din ile ilişkilerin zayıflamasına neden olabilir. Küreselleşmenin bu olumsuz etkisinin giderilmesinde din ve eğitiminin katkısı önemlidir.
Eğitim aracılığıyla gerçekleştirilmesi ile çalışılan çok kültürcü yaklaşım farklılıkların yok sayılmaması esasına dayanır. Ancak bunun toplumda parçalanmaya yol açmaması gerekir.
Batıda çok kültürcülük kavramı daha çok etnik ve dini farklılıklar üzerine inşa edilmiştir. Ülkemizde ise bu kavramı daha çok kültür ve inanç farklılıkları etrafında düşünmek gerekir.
Din eğitimi, genel eğitim ile ortak amaçlar taşır. Din bir taraftan farklılaşmanın temel nedeni olmakla beraber farklılıklara rağmen birlikte yaşamanın sağlanabilmesi için gerekli hoşgörü ve saygı var edecek güce sahiptir
Bütün dinler, inananlarına ve öncelikle inanç ve ibadet esasları telkin eder kişinin kendi dinine mensup diğer insanlarla ve farklı dine mensup insanlarla ilişkilerinde takınacağı tavır ile ilgili temel yaklaşımları belirler.
Dinlerin kendileri dışındaki dinler ve bakışları konusunda üç farklı yaklaşımdan söz edilebilir:
1- Dışlayıcılık: Hakikat sadece kendi dinlerine aittir, kurtuluş verecek olanlar da sadece bu dinin mensuplarıdır. Temel hedef diğer din mensuplarına bu dine katılmalarını sağlamaya çalışmaktır
2-Kapsayıcılık : Tek bir din haktır, bu din diğer dinleri de kapsar. Bu anlayışa göre Hristiyanlık tam bir kurtuluşunun söz konusu olduğu yegane dindir; diğer dinler ise kurtuluşa hazırlıktan başka bir şey değildir
3- Çoğulculuk : Hakikat değeri açısından bütün dinler eşittir. Hiçbir din diğerini dışlayacak ya da kapsayacak şekilde doğruluk iddiasında bulunamaz.
İslam, kapsayıcı yaklaşıma daha yakındır. Farklı inançları eşit görmediği gibi, çatışma nedeni olarak da görmez. Herkesi kendi inancı ile baş başa bırakır. İslam, ilahi kaynaklı dinlerin ortak adıdır. Aynı kaynağa dayanan peygamber ve kitapların gönderilme nedeni, birbirlerini reddetmek değil Tevhid inancını desteklemektedir. İslam dışındaki dinler yok sayılmamış, Allah katında geçerli olmadıkları kaydıyla,birer din oldukları kabul edilmiş mensuplarıyla ilişki kurarak dışlanmamıştır.
İslam inancına göre asıl olan, diğer inançların mensupları ile barış,karşılıklı hoşgörü ve uyum içerisinde yaşamaktır.
Dinlerarası diyalog: Farklı din mensupları arasında hoşgörü ve anlayış esasına dayalı ilişkiyi ifade eder. 1962-1965 arasında terim olarak kullanılmaya başlanmış.
Diyolog İslam’ın doğuşundan itibaren yaşanan bir gerçekliktir. Diyalogdan beklenenin gerçekleşmesi karşılıklı samimiyet, birbirini olduğu gibi kabul etme ve diğerine de yaşama hakkı tanıma anlayışına dayanır. Bütün bunların yaşantıya dönüştürülmesi gerekir
Okullarda din dersi eğitimi için iki modelden bahsedilebilir:
1- İnanılan dine ait bilgilerin öğretimi
2- Belli bir dini değil de dinler hakkında bilgi vermek. Bu model, çok kültürlü toplumlardaki inanç farklılıklarına eşit yaklaşma düşüncesini taşır.
Okullarda dini eğitim yapılırken konu veya insan merkezli yaklaşım merkeze alınabilir.
Amaç:inanç,ibadet ve ahlak ile ilgili konuların açıklanması ve öğrenci tarafından bilinmesidir.
Öğrenci ve sorun merkezli programda ise öğrencilerin problemlerine çözüm bulmaları için yol gösterilir. Sorularına tatmin edici cevaplar bulmaya çalışılır.
Küreselleşen dünya gerçekleri çerçevesinde yapılacak kültürler arası din eğitiminin başlıca amaçları:
1- Farklı inançlar karşısında doğru bakış açısı geliştirebilmek.
2- Farklı din ve inançları din eğitimindeki yerini, değerini ve önemini farkedebilmek
3- Farklı din ve inançların karşılaştırılması sonucunda kendi inancının değeri ve anlamı hakkında değerlendirme yapmasına katkıda bulunabilmek.
4- Farklılıkların hayatın dinamik bir gerçekliği olduğunun ve birlikte yaşamanın vazgeçilmez bir zorluk olduğunun fark edilmesine yardımda bulunmak.
Türkiye’de 1982’den itibaren Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi adıyla ilköğretimde 4-8. sınıflar arasında haftada 2, orta öğretimde haftada 1 saat zorunlu olarak okutulmaktadır.
Ülkemizde MEB’in denetim ve gözetimi altında faaliyet gösteren azınlık okullarında din dersleri, ilgili azınlık cemaatin inançlarına uygun yapılmaktadır.
İtalya’da devlet okullarında yalnızca Katolik mezhebine, Yunanistan’da ise Ortodoks mezhebine yer verilmekte , öteki dinlerin yanı sıra diğer Hristiyan mezhepleri de öğretim konusu yapılmamaktadır.
Fransa’da devlet okullarında genel olarak din dersine yer verilmez.
Diğer Avrupa ülkelerinde din derslerine yer verilir.Din dersi almak istemeyen öğrenciler moral/ahlak dersi alırlar.