Buluğ çağına girmiş, akıllı her müslümana namaz kılması farz-ı ayındır, yani 3 tanedir. Bu şartlara namazın vücup şartları denir.
12 tanedir, diğer adları ŞURÛTÜ’S-SALAT (Namazın Şartları) birde ERKANÜ’S-SALAT (Namazın Rükûnları) diye iki kısma ayrılır. Bunlardan herhangi birisi eksik olursa namaz fasit (bozulur) olur. Tadili Erkan Ebu Yusuf’a ve Hanefilerin dışındaki 3 mezhebe göre rükûn kabul edilmiştir. Huruc Bi Sunih Ebu Hanife’ye göre bir rükündür. Farzlar arasında tertibe riayet etmek Şafii ve Hanbelî Mezhebine göre namazın rükünunlarındandır.
1) Hadesten Taharet : Hades hükmi kirlilik anlamındadır. Abdestsizlik durumu ve cünüplük hali, dini literatöründe hades yani hükmi kirlilik olarak yer almaktadır. Bilinen namaz abdestinin olmaması durumu küçük hades ; cünüplük, loğusalık, adet görme gibi gusül yapmayı gerektiren durumlar ise büyük hades diye adlandırılır.
Namaz kılarken herhangi bir sebepten dolayı abdest bozulursa namaz bozulmuş olur. Fakat namaz kılarken bilerek abdest bozucu bir fiil işlense ve de namazın sonunda ise Hanefi mezhebine göre bozulmaz diğer mezheplere göre bozulur.
2) Necasetten Taharet : Vücut, elbise ve namaz kılınacak yerin, insan kanı ve idrarı, at, koyun gibi hayvanların dışkıları gibi dinen pis sayılan şeylerden temizlenmesi gerekir. Bunu bilmeyen bir kişi namazını kıldıktan sonra öğrense bile namazı iade etmesi gerekir.
3) Setri Avret : İnsan vücudunda gösterilmemesi gereken yerler anlamındadır. Hanefi mezhebine göre göbek ve diz kapağı arası avret mahalidir, diğer 3 mezhebe diz kapağını avret olarak saymazlar, bunlar erkekler içindir.
Bayanlar için; el, yüz, ayak hariç diğer yerler kapalı olması gerekir. İmam Mâlik setr-i avretin namaza has olmayan genel bir farz olduğu için namazda ve namaz dışında uyulması gereken dini bir emir olduğu için kadınların başlarını örtmelerini ayrıca namazın farzları arasında saymamıştır. Onun bu görüşün bir uzantısı olarak Mâlikî mezhebinde setr-i avret namazın sünnetlerinden sayılmaktadır. Diğer 3 mezhep imamı ve Mâlikî mezhebindeki öteki görüşe göre, namazda setr-i avret tıpkı kıbleye yönelmenin farz oluşu gibi farzdır.
Kadının başının 4/1 i veya uyluğunun 4/1 i açık olarak namaz kılması halinde, Ebu Hanifeye ve Muhammed’e göre namazı geçersiz olur. Ebu Yusuf’a göre başının yarıdan fazlası açık olmadığı sürece namaz bozulmaz. Çünkü bir şeyin yarında fazlası çok hükmündedir. Başörtüsüz namaz kılacak olursa bu namaz vakit içinde yada vakit çıktıktan sonra iade eder. İmam Mâlike göre ise vakit çıktıktan sonra iade etmesine gerek yoktur. Çünkü İmam Mâlike göre kadının başını örtmesi namaza has olmayan genel bir farzdır. Bu itibarla başörtüsüz kılınan namaz, Mâlikîler’de ağırlıklı görüşe göre sahih olmakla birlikte vakti içinde iade edilmesi tavsiye edilmiştir.
Mâlikî Mezhebinde erkek ve kadın avret yerleri ağır avret (avret-i muğallaza) ve hafif avret olarak iki kısma ayrılmaktadır. Erkek için galiz (ağır) avret, cinsel organı ile makattır. Bu kısmın kesinlikle örtülmesi gerekmektedir. Göbekle diz kapak arasının ağır avret sayılan bölgesinin dışında kalan kısımları hafif avrettir. Hafif avret sayılan yerleri açık olmakla birlikte kılınan namaz kabul olur fakat dini farzı ihlal etmiş olduğu için günah sahibi olmuştur.
Giyilen bir elbise ten rengini belli eder ise namaz sahih olmaz. Vücut hatları belli olan bir elbisede namaz kılınması sahih olmakla birlikte mekruhtur. İpek giysi erkekler için haram veya mekruh olarak kabul edilse de onunla kılınan namaz sahihtir.
Namaz esnasında avret mahallinin kişinin iradesi dışında açılması durumunda, açılan yer eğer örtülmesi gereken yerin 4/1 i oranına ulaşmış ve bir rükûn eda edilecek bir süre (sübhane rabbiyel azim diyecek kadar) açık kalmış ise kişinin namazı bozulur. Kendi iradesi ile açtıysa namaz fevren (hemen) bozulur.
4) İstikbâl-i Kıble : Namaz kılarken Kâbeye yönelmek demektir. Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmeyen kimsenin yanında kıble yönünü bilen birisi var ise ona sorması gerekir. Öyle yapmayıp kendi başına içtihat ettiği yöne doğru namaz kılarsa namazı iade etmesi gerekir.
Kâbe’nin bulunduğu noktadan 45 derece sağa ve sola sapmalar kıbleden sapma sayılmaz. Sapma derecesi daha fazla olursa namaz bozulur.
Kıblenin ne tarafta olduğunu bilmeyen kimse, soracak birsinide bulamaz ise, yıldız, güneş, rüzgar gibi birtakım doğal alametlere dayanarak kıble yönünü bulmaya cabalar ve kanaat getirdiği tarafa yönelerek namazını kılar. Bu şekilde kılınan namaz, namazı bitirdikten sonra yöneldiği tarafın kıble olmadığını anlasa bile namazı iade etmesi gerekmez. Fakat namaz esnasında kıble yönünü anlaması halinde namazını bozmadan kendi vücudun o yöne çevirir ve namazını tamamlar.
Kıble yönünü bilmeyen bir kimse, birisine sormadan ve doğal alametlere dayanmadan kendi kafasına göre namaza durursa ve hatta yöneldiği yer doğru bile olsa namaz esnasında doğru yöne yöneldiğini anlasa namazı iade etmesi gerekir. Çünkü ilk kısmı şüpheli olduğu için, sağlam kanaate dayalı ikinci kısım, birinci şüpheli kısmın üzerine bina edilemez. Ancak bu durum namaz bittikten sonra anlaması halinde iade etmesi gerekmez. Ebu Yusuf’a göre her iki durumda da iade etmesi gerekmez.
İki kişi kıble cihetini (yönünü) araştırsa ve her biri ayrı bir yönün kıble olduğuna kanaat getirse, bu durumda bunlar birbirlerine uyarak cemaatle namaz kılamazlar. Her birisi kendi tespit ettiği yöne yönelerek namazlarını ayrı ayrı kılarlar.
Bir kimse namaz esnasında özür olmaksızın göğsünü kıbleden tarafından çevirecek olursa namazı bozulur. Yüzünü çevirirse namaz bozulmaz derhal kıbleye çevirmesi gerekir.
Bir kimse abdestsiz olduğunu zannederek namazdan ayrıldıktan sonra abdestli olduğunu hatırlarsa, mescitten çıkmamış olsa bile namazı bozulmuştur. Fakat bir kimse mescidde namaz kılarken abdestinin bozulduğunu zannederek kıbleden ayrılıp da daha mescidden çıkmadan abdestinin bozulmadığını anlarsa, İmâm-ı Âzam’a göre namazı bozulmuş olmaz. Ama bunu mescidden çıktıktan sonra anlayacak olursa namazı ittifak ile bozulur.
Hastalık veya düşman yahut yırtıcı hayvan korkusu gibi nedenlerle kıbleye dönme imkanı bulunmayan kimse, kendisi için en rahat olan tarafa döner.
Normal durumlarda nafile namaz kılmak caiz ise de, farz namaz kılınmaz. Ancak zaruret durumlarında binek üzerinde namaz kılmak caiz görülmüştür. Hayvan üzerinde, otomobil veya otobüste namaz kılındığı takdirde namazın rükünlerinden olan kıyam ve istikbali kıble yerine getirilemez. Fakat namaz kılınacak uygun bir yer bulunamaması gibi durumlarda, hayvanı veya otomobili durdurup kıbleye yüz tutarak namaz kılınabilir.
Hanefi mezhebinde iki namazın birlikte kılınması (cem) hac mevsiminde, Arafat ve Müzdelife dışında kabul edilmediği için yukarıdaki sebeplerle iki namazı birlikte kılınması söz konusu değildir. Ancak diğer 3 mezhepler sayılan mazeretlere binaen iki namazın birlikte kılınabileceğini kabul ettikleri için, uygun yer bulma ihtimali olan durumlarda, namazı cem ederler.
Gemide namaz kılan kimse mümkünse kıbleye doğru döner; gemi yön değiştirdikçe kendisinin kıble tarafına yönelmesi gerekmektedir.
5) Vakit : Farz namazlar belirlenen vakit içerisinde kılınması gerekir, önce veya sonrasında kılınan namazlar geçerli değildir.Bir namazın vakti içinde kılınmasına eda, vakit çıktıktan sonra kılınmasına kaza denir.Bir vakit namazı bilerek kazaya bırakmak büyük günahtır.Bazı alimler bu davranışın bir gevşeklik olduğu için o namazın kazası olmaz tövbe etmeleri gerekir demişlerdir.Bu bilginler aynı zamanda uyuma ve unutma mazereti olursa o namaz hatırlandığında eda niyetiyle kılınabileceğini söylemişlerdir.Niyet ederken farz namazın kılındığını belirlenmesi olmakla birlikte, eda veya kaza namazı diye belirlemeye gerek yoktur.Kaza, sadece 5 vakit farz namazın vede vitir namazını kapsar, diğer namazların kazası yoktur.