Peyganber efendimiz Kur’an-ı Kerimi tek kitap halinde görmemiştir, çünkü Peygamberimiz hayatta iken vahiy gelmeye devam ediyordu bu yüzden kitap haline getirilmemişti.
Kur’an-ı Kerim bir süre sonra kaybolma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. Çünkü Peygamber efendimizden sonra Hz. Ebubekir zamanında yapılan savaşlarda çok hafız şehit vermiştir.
Not : 633 yılında yapılan Yemame Savaşında en çok hafız şehit verilen savaştır.
Kur’an-ı Kerimin kitap haline getirilme fikri Hz. Ömer den çıkmıştır lakin Hz. Ebubekir bunu kabul etmemiştir. Çünkü Peygamber böyle birşey yapmadığı için kendisinin de yapmasını istemıyordu . Sonradan Hz. Ömerin görüşünün benimseyip kabul etmiştir.
Kur’an-ı Kerimi kitap haline getirme işi deneyimli hafız sahabilerden oluşan bir grup kurulup yapılmıştır. Bu grubun en başında ise Zeyd B. Sabit vardır.
Kur’an-ı Kerimin kitap haline getirilmesi işi için bazı kurallar konulmuştur.
Bunlar ;
Not : Kur’an-ı Kerimin toplanıp kitap haline gelmesinden sonra mushaf adı verilmiştir. Bu mushaf Hz. Ömerin kızı ve aynı zamanda Peygamberimizin eşi Hz. Hafsa’ya emanet edilmiştir.
Hz. Ömer zamanında sınırlar bayağı genişlemişti. Yeni fethedilen ülkelere Kur’an-ı iyi bilen sahabiler gönderiliyor ve onlardan yararlanıyorlardı. Ancak tek resmi Kur’an-ı Kerim’in Medine de bulunması nedeniyle farklı okuyuşlar ve Kur’an-ı Kerim öğrenimi için ezbere dayalı bir yolun tutulmasıyla birlikte bazı zorluklarda getiriyordu. Bu sorunları çözmek için Medine de ki kuranı kerimin çoğaltılması gündeme gelmişti.
Bu işin başında yine Zeyd B Sabit ve onun yardımcıları Abdullah b. Zübeyr, Said b. As, Abdurrahman b. Haris’ten oluşan bir heyet kurulmuştur. Bu sahabiler yazımda hataya düştükleri yerde Kuranın indirildiği yer olan Kureyş lehçesini esas alacaklardı. Çoğaltılan Kur’an-ı Kerim örnekleri birer muallim sahabi ile beraber Mekke, Kûfe, Basra, Şam, Yemen ve Bayren’e gönderildi.
Bu işlemler bittikten sonra Hz. Osman herkesin elindeki farklı Kur’an-ı Kerim nüshalarını yakmasını emretmiştir. Bunun nedeni Kur’anı kerimin farklı örneklerinin birbirine karışmasını önlemek ve birliği sağlamaktır.
Peygamberimiz zamanında Kur’an Noktasız ve ve harekesizdir. Mekke ve medinede yazıya ihtiyaç duymadan dinleyerek kuranı ezberleyebilen müslümanlar da zaman içerisinde yazıya ihtiyaç duymuşlardır.
Diğer nedeni ise anadili arapça olmayan toplumların müslüman olmaya başlamalarıdır.
Not : Harekeleme ve noktalamaya ihtiyaç duyulan dönem ; Hz. Osman dan itibaren Arap olmayan toplumların müslüman olmasıyla başlamıştır.
⇒ Harekeleme İşlemi
Bu işlemde ilk olarak harekete geçen şahıs Irak Valisi Ziyad b. Sümeyyedir lakin bunu kendisi yapmamıştır birisini görevlendirmiştir.
Irak Valisi Ziyad b. Sümeyye nin görevlendirdiği kişi Ebu’l-Esved ed-Düeli dir. Bu teklifi önce kabul etmemiştir fakat sonradan kendisinin de şahit olduğu bir kuranı kerim okuyuş hatasından dolayı sonradan bu teklifi kabul etmiştir.
Önemli : Ebul Esvedin şahit olduğu hata Tevbe suresi 3. ayetinde gerçekleşmiştir.
Ebu’l-Esved noktalama değil, harekeleme işlemini yapmıştır. Yani Üstün – Esre ve Ötreleme işlerini yapmıştır.
⇒ Noktalama İşlemi
Bir dönem sonra Irak Valisi olan Haccac b. Yusuf noktalama işlemi için Yahya b. Ya’mer ve Nasr b. Asım’ı görevlendirmiştir. Bu iki şahıs Ebu’l-Esvedin öğrencileridir :),
Not : Günümüzde kullanılan noktalama ve harekeleme işaretlerinin son halini Halil b. Ahmed efendi yapmıştır.
⇒ Durak İşaretleri
Bu çalışmalardan baya zaman sonra Kur’an-ı Kerim de Secavend adı verilen durak işaretleri bir islam alimi tarafından yapılmıştır. Bu islam aliminin adı : Muhammed b. Tayfur es-Secavendi’dir. Günümüzde kullanılan bu durak işaretleri “Vakıf ve İbtida” adlı eserinde ortaya koymuştur.
Kur’an-ı Kerim’in Diğer İsimleri
Kuranı Kerimin en bilinen ismi “Kur’an” kelimesi “Arapça GA-RA-E” kökünden türemiştir. Kuran kelimesi “çok okunan, çok okunması gereken” anlamındadır.
Kur’an-ı Kerim de Kuran kelimesi diğer isimlerinden daha çok zikredilmektedir. Bunlardan bazıları ;
İnsan /23. ayet – Vakia / 77. ayet
Kur’an-ı Kerimin Diğer isimleri