İlk Dönem Kelâmî Şahsiyetler

sefadmin
Ekim 25, 2017

3.ÜNİTE

İlk Dönem Kelami Şahsiyetler

Hazreti peygamberin vefatından sonra öncelikle Müslümanlar arasında cereyan eden olayların akabinde büyük günah işleyen in durumu imanın mahiyeti kaza kader gibi konularda oldukça farklı fikirler ortaya atılmış fırkalaşma başlamıştır. Kader tartışmaları ve kaderin İnkarı bu olayların ardındaki süreçte ortaya çıkmıştır.

Yabancı din ve kültürlerle etkileşim olunca gerek merak gerekse dini savunma amaçlı teorik konulara girilmiş. Tartışmalar neticesinde Allahın sıfatları bazı kişilerce inkar edilmiş. Kuran’ın mahluk olduğu iddia edilmiş. Mütesabih ayetlerin farklı ve aşırı yorumlanması teşbih ve Tecsime düşen anlayışları ortaya çıkarmış.

Olumlu ya da olumsuz görüşleri ile sonradan kelam ilmi nde bazı anlayışların ve en önemli tartışmalara yerleşmesine sebebiyet veren ilk ilim adamları

  • Ma’bed el cüheni (699)
  • Gaylan ed dımaşki (738)
  • Ca’d b. Dirhem (742)
  • Cehm b. Safvan (745)
  • Ebu Hanife (767)
  • Hasan’ı Basri (728)
  • Vasıl b ata (748)
  • Amr b. Ubeyd (761)

Ma’bed el cüheni

Kaderin olmadığı Ezelde kulların fiillerinin belirlenmediği fikrini toplumda yüksek sesle ilk ortaya atan kişidir Gaylan ed dimeşki de benzer fikirleri savunmuş. Bu iki şahıs kader konusunda ilk defa konuşanlardır kaderi inkar ederek insanı fiillerin de hür kabul etmişler. İnsanı kudret sahibi olarak görmüşler.

Bu iki zatın görüşleri kadriyye mezhebinin aslını teşkil etmiş.
Emevilerin Müslümanların mallarını Allah’ın malı olarak kabul etmesi malların tasarruf hakkının ve yönetimin kendilerine ilahi kader ile geçtiğini iddia etmesi sahabeden Ebuzer el gifari tarafından sert bir şekilde eleştirilmiş çünkü bu tavır cebir ve baskıydı. Mabedin kader konusundaki olumsuz tavrında Ebu Zerin Bu eleştirisinin de etkisi vardır.

Kader ile ilgili bu görüşlerin ortaya çıktığı dönemde ebu hureyre, Abdullah bin Ömer, Enes bin malik hayattaydı. Bu fikri savunanlardan uzak olduklarını ilan ettiler. Böylelerine selam verilmesini cenaze namazlarının kalınmamasını ve uzak durulmasını söylediler.

Mabed siyasi düşünce ve faaliyetleri sebebiyle idama mahkum edildi. Mabed Hasan Basri’nin İsyana katılmaması yönündeki telkinleri de dikkate almadı

Mabedin kader yorumu ve inandığı düşünceleri açıkça söyleme tavrı mutezile üzerinde ciddi etki bırakmıştır bazı Mutezile’ye âlimler mabedi mutezileenin medine grubu içinde saymışlardır.

Yahya bin Main ebu hatim, darekutni, ibn Hacer gibi alimler ise mabedi hadis rivayetin de güvenilir saymıştır.

Gaylan Ed-Dımaşki

İrade hürriyeti konusundaki fikirleriyle Ma’bed ile birlikte ilk Kaderiyye fırkasının doğuşunu hazırlayan tabiûn dönemi alimlerindendir. Başlangıçta Emevi halifeleriyle yakın ilişkisi vardı. Sonraları kaderi inkar düşüncesine gitti. Halkı yönetime karşı kışkırttı. Emevi halifeliğini tanımadığını ilan etti ve idam edildi.

Gaylan bazı kaynaklarda Kaderiyye, bazılarında Mürcie, Bazılarında Kaderi Mürcie, bazılarında da Mutezile alimi olarak gösterilir. Gaylanın Mürcie’den sayılmasının nedeni; imanı, kalbin tasdiki ve dilin ikrarı şeklinde tanımlanması, ameli imana dahil etmemesi ve büyük günah işleyenin kadir olmadığı şeklindeki görüşleridir.

Gaylan, kelam ilmi ve tarihi bakımından, Kaderiyye ve Mutezile’nin benimsediği prensipleri daha önce ortaya koyması bakımından önem arz eder. Mutezilenin el usulül hamse prensibine temel teşkil eden görüşleri ilk önce o dile getirmiştir.

İlahi sıfatların zatın aynı olduğu ile Kur’an-ın yaratılmış olduğu şeklindeki görüşleri Mu’tezile’nin tevhid prensibinin temelini oluşturmuş. İrade hürriyeti konusundaki fikirleri Mu’tezile’nin adalet prensibinin teşekkülünde önemli rol oynamıştır. Kaderiyye’nin öncülerinden sayılmakta, Mabed El Cüheni’den sonra ikinci önemli isim olarak anılmaktadır.

Gaylan imamet konusunda liyakat ve vasıf ilkelerine ağırlık vermiş. Emevilere karşı bu konuda siyasi muhalefet sergilemiş. Ümmet üzerinde ittifak ettiği taktirde Kureyş’e mensup olmayan kişi de halife olabilir demiş.

Ca’d b. Dirhem

Tabiun neslindendir. İslam düşünce tarihinde ilahi sıfatlar, halkul Kur’an insanların fiilleri gibi itikadi konuları ilk defa tartışmaya açan kelamcılardan biridir. Akaid konularını akılcı yaklaşımla ele alması, onun eski felsefi kültür merkezlerinden harran’da doğmuş ve yetişmiş olması ihtimalini güçlendirmektir.

Ehl-i Sünnetin selef alimleri tarafından eleştirilen Ca’d’ın görüşleri sonradan yankı bulmuş. Başta talebesi Cehm b. Safvan olmak üzere, Vasıl b. Ata, Amr b. Ubeyd ve diğer bazı mutezili alimlerce benimsenerek kelam ilminin teşekkülünde rol oynamıştır.

Hicri 2. asrın başlarında akaid konularında selef anlayışına aykırı olarak ortaya attığı görüşleriyle dikkati çeken bir şahsiyettir. Dimaşk, Basra, Kufe gibi merkezlerde görüşlerini yaymaya çalışmış.

Cehm b. Safvan’a ilahi sıfatların reddi ve Kur’an-ın yaratılmış olduğu konusunda tesir etmiştir. İnançla ilgili konuları aklın ışığında açıklama çalışan ilk kelamcılardandır.

Cehm B. Safvân Es-Semerkandi Et-Tirmizi

ilk kelamcılardandır. Cehmiyye fırkasının kurucusudur. İnsan iradesinin inkarı ve tam bir cebr anlayışı cihetinde Cebriye ile örtüşür. Sıfatların inkarı yönünden Mutezile ile örtüşür. Çağdaşı Ebu Hanife ve Vasıl B. Ata ile fikir alışverişinde bulunmuş.

Görüşleri ;

1) Uluhiyyet : Allah’a subuti ve haberi sıfatlar nisbet edilemez. Allah’ın ilmi hadistir. Varlığı yaratmadan önce hakkında bilgi sahibi değildir.

2) Halkul Kur’ân : Allah’ın sıfatları ve Halkul Kur’ân hakkında ilk konuşan Ca’d b. Dirhem olmuştur. Cehm b. Safvân, bu görüşleri sistemleştirmiş Allah’ın kelam sıfatı vardır. Ancak bu hadistir yani yaratılmıştır.

3) Kaza kader :  Kullarının mutlak cebr altında olduklarını öne sürer. İnsanın hiçbir iradesi yoktur, fiilleri Allah tarafından takdir edilmiştir. İnsanın fiilleri ve özgürlüğü konusunda Kaderiyye’nin savunduğu görüşlerin tam aksini savunmuş.

4) İman :  İman, Allah’ı bilmek, küfür ise bilmemektir. İman kalbin bilgisi (marifetidir.) Kim Allah’ı hakkıyla bilir de sonra inkar ederse küfre düşmüş olmaz. İman kalp ile tasdil, dil ile ikrar, azalarla amel diye kısımlara ayrılamaz. Peygamber ve insanlar arasında iman bakımından fark yoktur.

5) Ahiret : Allah ahirette görülemeyecektir. Bir şeyin görülebilmesi için onun cisim olması, bir yön ve mekanda bulunması gerekir. Kabir azabı, sırat ve mizan da yoktur. Cennet ve cehennem ebedi değil fanidir.

6) Akıl ve nakil : Nakil olmadan, akılla iyi ve kötünün bilinebileceği görüşündedir.

Ebu Hanife Numan b. Sabit

80 yılında Kufe’de doğmuş 150 yılında bağdat’ta vefat etmiş.  Fıkıh ilmindeki öncülüğünün yanı sıra kelam ilmiyle de uğraşmış.

Akaid alanında Hz. Alinin görüşlerinden faydalanmış Ayrıca Zeyd b. Ali Muhammed El Bakır, Cafer es-Sadık gibi alimlerden de istifade etmiş.

Sahabeden Abdullah b. Mes’ud, tabiûndan Hasan Basri, Ata b. Ebi Rebah, Said b. Müseyyeb ve Ömer b. Abdülaziz gibi alimlerin görüşleri kendisinin akaidle ilgili düşüncelerine şekil vermiştir.

Ebu Hanife’nin itikatla alakalı 5 eseri

1- El Alim vel müteallim

2- El Fıkhul Ekber

3- El Fıkhul Ebsat

4- Er-Risale

5- El Vasiyye

Ebu Hanifenin akaid konularındaki görüşleri ;

1- Uluhiyyet : Allah teala her şeyin yaratıcısıdır. Her insan, mahlukat üzerinde düşünerek Allah’ın var olduğunu idrak edebilir.

Allah’ın ilim, irade, hayat, kudret, kelam, sem’i, basar gibi zati.

Yaratma, rızık verme, diriltme, öldürme gibi fiili sıfatları vardır.

Allah’ın sıfatları zatından ayrı düşünülemez.

Allah Teala, sayı itibariyle değil eşi ve benzeri bulunmaması itibariyle birdir.

Nasslarda Allah’a isnad edilen yed, nefs, vech, nüzul gibi sıfatların keyfiyeti bilinemez. Oldukları gibi te’vil edilmeksizin iman edilir.

2- Halkul Kur’an : Kur’ân Allah kelamıdır, mahlûk değildir. Kur’an-ı telaffuz edişimiz ve onu yazışımız mahluktur.

3- Kader : Kainatta meydana gelen her şey Allah’ın takdiri ve kazasına göre cereyan eder. Allah teala vuku bulacak her şeyi levhi mahfuza yazmış, herkese fiilerini iradeleriyle gerçekleştirme imkanı vermiştir. Allah yaratandır. Kul ise kendi iradesiyle yaptığı fiilinin iyi ya da kötü sorumluluğunu üstlenendir.

4- Peygamberlik : Peygamberlerin gösterdikleri mucizeler de haktır ve gerçektir.

5- Ahiret : Kabir azabı haktır, gerçektir. Ölümden sonra diriltme ve amellerinin tartılması haktır.

6- İman – Amel ilişkisi : Bir insanda imanın gerçekleşmesi için onun şüpheden arınmış kesin bilgiye sahip olmasının yanı sıra bilginin doğruluğunu tasdik etmesi ve kararını sözlü olarak açıklaması gerekir. İman için bunların hiç biri tek başına yeterli değildir. İman artmaz, eksilmez.

Günah işlemek mü’mini imandan çıkarmaz. Mü’min bir kimsenin kararlı bir şekilde ben gerçekten mü’minim demesi gerekir. Zira iman şüphe kabul etmez.

7- Tekfir : İnsanların kendi beyanları, ibadet şekilleri ve dini alamet sayılan kıyafetleri tekfir sebebi olabilir.

8- İmamet : Devlet başkanı, mü’minlerin bir araya gelip istişarede bulunmaları yoluyla seçilebilir.

Hz. Ali muhalifleriyle olan anlaşmazlıklarında haklıdır. Ali evladı, hilafete idareyi zorla ele geçiren Emevi ve Abbasilerden daha layıktır. Ebu Hanife’nin bu şekilde düşünmesi Şia’nın imamet anlayışını benimsediği anlamına gelmez.

Ebu Hanife’nin akaide dair görüşleri, Ebu Cafer et Tahavi tarafından Selefi anlayış çerçevesinde, Ebu Mansur el Maturidi tarafından kelami perspektif içerisinde açıklanıp yayılmışlardır.

Hasan-ı Basri :

Hz. Ömer başta olmak üzere birçok sahabinin duası almıştır. İlim ve zühdü ile sahabinin en önce gelenlerindendir.

En çok Enes b. Malik’ten istifade etmiştir. Talebeleri, Eyyub Es-Sahtiyani, Katâde b. Diâme, Amr b. Ubeyd, Vasıl b. Ata, Malik b. Dinar itikadi mezheplerin teşekkül etmeye başldığı zamanda yaşamıştır.

İtikadi görüşleri ;

  1. Uluhiyyet : Allah’ın kemal sıfatları vardır ahirette Allah c.c mü’minler tarafından görülecektir.
  2. Kader : Kulların kendi iradeleriyle yapmış olduğu fiillerin ilahi takdirin zorlayıcı tesiri altında gerçekleşmediğini savunmuştur.
  3. Peygamberlik : Kadınlardan peygamber gönderilmemiştir. Hz. Peygamber’in İsra ve Miracı bedenen değil ruhen gerçekleşmiştir.
  4. Ahiret : Hz. İsa, kıyamet kopmadan önce gökten inecek, herkes ona iman edecek. Kalbinde iman olan ve günahlarından dolayı cehenneme giren kimseler ilahi, şefaat sayesinde oradan çıkacaklardır. Ergenlikten önce ölen kafir çocukları cehenneme girmeyecek.
  5. İman – Amel İlişkisi : Gerçek iman kişiyi dinin buyruklarına itaat etmeye sevk eder. Amelsiz imanın bir değeri yoktur. İman artar ve eksilir. Büyük günah işleyen münafıktır.

Sahabe sonrası tabiin ve Etbau’t-Tabiin döneminde İslam dünyasında fikir çeşitliliği olduğu görülür. Bu dönem sonrasında bu çeşitlilik içinden süzülerek günümüzdeki İslam mezhepleri bugünlere ulaşmışlardır.

DHBT Sınavı
22.09.2024
0
Gün
0
Saat
0
Dakika
0
Saniye