Hz. Muhammed’in yirmi üç senelik peygamberliği döneminde tamamlesasn vahiy (Kur’an) ve onun açıklaması önemindeki sünnet İslâm dininin inanç, ibadet ve ahlâk beraberinde hukukî, bireysel ve sosyal hayatla alakalı esas ilkelerini ve amaçlarını belirlemiş ve dinin esas çatısını kurmuştur.
Mezhep sözlükte “gidilecek yer, gidilecek yol, görüş, doktrin ve akım” gibi mânalara gelir. Bir terim olarak ise mezhep, kendi içersinde tutarlı bir fikir sistemine sahip bulunduğu kabul edilen itikadî ve fıkhî doktrini ifade eder. Çoğulu “mezâhib”dir. Mezhep kurucusu kabul edilen imam ya da müctehid hiçbir şekilde bir din koyucusu ya da din tebliğcisi değildir. Yüce Tanrı doğrultusundan eklenilen ve Hz. Muhammed doğrultusundan tebliğ edilen İslâm dininin lüzum inanç, lüzumse fıkıh (ibadet ve hukuk) alanına giren meselelerini delilleriyle eş güdümlü ele alıp bunlara dair yorum ve çözümler getirme lüzumsinimi karşısında, delillerinden hüküm çıkarma yeterliğine sahip bilginler birbirinden değişik görüşler ve çözüm örnekleri meydesas koymuşlardır.
İşte belli görüşler çevresinde meydesas gelen ve yeni katılımlarla da giderek zenginleşen fikrî kümeleşmeye
mezhep denilmiştir.
Genellikle fıkıh mezhepleri, kurucularının adları ile anılır. Hanefî mezhebi, Mâlikî mezhebi gibi. Akaid mezhepleri ise, Şîa, Mu‘tezile, Havâric gibi belli cemiyetlere nisbet edildiği gibi kurucusuna izâfetle de anılmıştır: Mâtürîdî, Eş‘arî gibi. Ana akaid mezheplerinin ayrıldığı kollar da fıkıh mezhepleri gibi daha çok bir kişiye nisbet edilmiştir. Akaid mezhepleri amacıyla daha çok “grup” mesassına gelen “fırka” (çoğulu fırak), “görüş” mesassına gelen “makale” (çoğulu makalât) ve “anlayış tarzı” mânasına gelen “nıhle” (çoğulu nihal) kelimeleri kullanılır.