A
amade: Hazır
amentü: “İnandım,iman ettim.” anlamında bir söz. İslam dininin iman esaslarını ana hatlarıyla anlatan terim.
antitez: Karşı sav.
argüman: Tez, iddia, sav.
arızî: Sonradan olan, dıştan gelen.
B
basiret: Görme, idrak etme, kavrama, hakikati fark etme, doğru yolu tanıma.
Batınîlik: Kur’an-ı Kerim ve hadislerin sadece iç anlamına önem verip dış anlamını hesaba katmayan anlayış ve yorumlama yolu.
Beşerî: İnsanoğlu ile ilgili.
Burhan: Kesin delil, kanıt, ispat, apaçık ve en
kuvvetli kanıt.
C
Cüzi: Az, azıcık, pek az.
D
disiplin: Öğretim konusu olan veya olabilecek bilgilerin bütünü, bilim dalı.
dogma: Belli bir konuda ileri sürülen bir görüşün sorgulanamaz, tartışılamaz gerçek olarak kabul edilmesi.
E
Ehl-i Sünnet: İslam dininin temel konularında Hz.Peygamber’in sünnetine ve sahabelerin yoluna uymayı ilke edinenlerin izlediği yolu ve yöntemi benimseyenler.
epistemoloji: Bilgi kuramı.
estetik: Sanatta ve hayatta güzelliğin kuramsal bilimi, güzel duyu, bedii, güzellik duygusu ile ilgili olan.
F
fâsık: Allah’ın emirlerine aykırı davranan, kötü huylu, kötülük yapmayı alışkanlık haline getiren kimse, günahkar.
fedakârlık: Özverililik.
fıtrat: İnsanın ilk yaratılışındaki dış tesirlerden etkilenmeyen tabiî hâli.
fitne: imtihan, deneme, sınama; Bozgunculuk, karışıklık; bela, felaket, musibet.
G
gayb: Nakle dayalı bilgi olmaksızın hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı.
H
Halife: Birinin yerine geçen vekil; Allah’ın emir ve yasaklarının muhatabı olan üstün varlık, insan.
heva: Arzu, istek, meyletme.
Hilafet: Birinin yerine geçme, bir kimseden sonra gelip onun yerini alma; İslam tarihindeki devlet başkanlığı, yöneticilik kurumu.
homojen: Bağdaşık.
hulûl: Girme, sinme, geçişme, intikal etme, yerleşme.
İ
ibaha: Dinen sorumlu kişilerin yapıp yapmamakta serbest olduğu şey.
idrak: Anlama yeteneği, anlayış, akıl erdirme.
ihlal: Yasa ve düzene uymama.
ikrah: İğrenme, tiksinme, bir şeyden hoşlanmama; bir kimseyi inanç konularında istemediği bir sözü söylemeye veya bir işi yapmaya zorlama
inanç: İnanılan şey, itikat, iman, bir fikre olan bağlılık.
inayet: Yardım, koruma, lütuf, kerem.
inkar: Kabul etmeme, reddetme.
istidlal: Delile dayanarak sonuca ulaşma ve hüküm verme; bir şeyi ispatlamak için delil ortaya koyma;akıl yürütme.
istismar: Birinin iyi niyetini kötüye kullanma.
itikat: Gönülden bağlanma, kesin karar verme, samimi olarak inanma, iman.
K
kader: Hükmetme, gücü yetme, Allah’ın sonsuz ilmi ve kudretiyle başlangıçtan sona kadar evrende olacak olan her şeyi programlaması, varlıkları istediği şekil ve biçimde yaratması ve insanların özgür iradelerine göre yapacakları her şeyi Allah’ın önceden bilmesi, takdir etmesi.
kaos: Evrenin düzene girmeden önceki biçimden yoksun, uyumsuz ve karışık durumu.Kargaşa.
kefaret: Yerine getirilemeyen bir ibadeti, işlenen bir günahı veya yapılan bir hatayı telafi etmek umuduyla kesilen kurban, verilen sadaka veya tutulan oruç.
kesb: kazanma
kompleks: Karmaşıklık, karmaşa.
kriter: Ölçüt
kuşku: Bir olguyla ilgili gerçeğin ne olduğunu kestirememekten doğan kararsızlık, kuruntu, işkil, şüphe.
L
liberal: Hürriyet ve serbestlikle ilgili, Serbest ekonomiden yana olan (kimse, parti vb.), liberalist
literatür: Edebiyat, kaynak.
M
mahlûk: Yaratılmış olan varlık
makbul: Kabul edilen, beğenilen, hoş karşılanan.
malum: Bilinen, belli
marjinal: Aykırı
masum: Suçsuz, günahsız, korunmuş.
meditasyon: Ruh bilimi, zihnini denetleme teknikleri ve deneyimleri.
mensub: Bir yerle veya bir kimseyle bağlantısı olan, ilişkili, -den olan, -e bağlı (kimse)
meşrû: Yapılmasına dinen izin verilmiş, dine uygun olan şey.
metafizik: Doğaötesi
mucize: Peygamberlerin kendilerine inanmayan insanlara peygamberliklerini ispat etmek amacıyla Allah’ın iznine bağlı olarak gösterdikleri olağanüstü olaylar, hâller.
muhalefet: Bir tutuma, bir görüşe, bir davranışa karşı olma durumu, aykırılık
mukabil: Bir şeye karşılık olarak yapılan, bir şeyin karşılığı olan
mukaddesat: Kutsal, mübarek, temiz ve kutlu şeyler
musallat: Bir kimse veya şeyin üzerine bıktıracak kadar düşen (kimse)
mutezile: Vasıl b. Ata tarafından kurulan ve inanç konularında aklı ön plana çıkaran itikadi mezhep
müçtehid: Gayret ve çaba sarfeden, çok çalışan kimse. Kurân ve sünnet çerçevesinde yeni çözümler bulabilmek için çalışan fıkıh alimi
müeyyide: Yaptırım, ceza
mükellef: Sorumluluk ve yükümlülük taşıyan kişi.
mükellefiyet: Sorumluluk.
münezzeh: Temiz, uzak, beri
mürted: İslam dinini terkedip başka bir dine geçen, din değiştiren kimse.
müsamaha: Hoşgörü, bağışlama, kolaylık gösterme.
mütehassıs: Uzman
N
nass: Dinî delil, Kur’an ve Sünnet.
nehy: Yasaklama, engelleme, menetme.
nesh: Kaldırma, hükümsüz bırakma.
nübüvvet: Peygamberlik, nebilik, elçilik
O
olgu: Birtakım olayların dayandığı sebep veya bu sebeplerin yol açtığı sonuç, vakıa
ontoloji: Varlık bilimi
Ö
öngörü: Bir işin ilerisini kestirme veya bir işin nasıl bir yol alacağını önceden anlayabilme ve ona göre davranma.
P
perspektif: Bakış açısı
R
Raşit Halifeler: Hz. Peygamberden sonra İslam devletini ve müslümanları yönetmiş dört büyükhalife
Reform: Düzeltme
ritüel: Adet hâline gelmiş, ayin.
Rönesans: XV. yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı
S
sofist: Safsatacı, yanıltıcı, bilgici
Ş
şefaat: Birinden başkası adına ricada bulunma,aracıolma, kusurlarının bağışlanmasını dileme.
T
tabiî: Doğal
tafsil: Bir şeyi ayrıntılarıyla anlatma, açıklama
tağut: Haddi aşan, azgın, ölçüsüz, zorba
tahkiki iman: Hakikate, delile, tefekküre dayanan iman.
taklit: Bir başkasının yaptıklarının ve söylediklerinin doğruluğunu, yanlışlığını araştırmadan kabul etme, ona benzemeye çalışma. tasavvur: Göz önüne getirme, hayal etme, zihinde canlandırma
tasdik: Doğrulama, gerçekliğini kabul etme, inanma, gönülden bağlanma.
tasvir: Betimleme
tebliğ: İslam’ın insana ulaştırılması faaliyetlerinin tümü.
tedebbür: derinlemesine kavramak, düşünüp taşınmak, inceliğini kavramak
tedvin: Herhangi bir ilim dalının dağınık haldeki konularını bir araya getirerek düzene sokma ve kitap şekline getirme.
tefekkür: Düşünme, derin düşünme, fikir yürütme.
tekeffül: Bir şeyin sorumluluğunu üzerine alma, yükümlenme
temayül: Bir tarafa eğilme, meyletme
tenzih: Allah Teâlâ’nın kusur ve ayıplardan, yaratılmışlara özgü eksikliklerden uzak ve yüce olduğunu benimseme ve bunu ifade etme
tevhid: Allah’ın zatını bütün tasavvurlardan, zihinlerdeki hayal ve evhamdan tecrid etmek. Allah’ın eşi benzeri olmadığına inanma.
teori: Kuram
tevil: Döndürme, bir şeyi aslına döndürme,yorumlama, kapalı anlamları açığa çıkarma
tezahür: Belirme, görünme, gözükme, ortaya çıkma, oluşma
tezekkür: Hatırlama, hatıra getirme
Tüme varım: Tekil olandan, özel olandan genel olana giden, tek tek olgulardan genel önermelere varan yöntem, istikra, endüksiyon
V
velayet: İdare etme, düzenleme, işini üzerine alma, vekil olma
vesvese: Şeytanın aldatmacası ve ayartması veya kötü insanların etkisiyle kalbe gelen şeyatni düşünce, vehim, şüphe
Y
yadsıma: Bir yargıdan onun karşıtı olan yargıya geçme, nefiy
yoga: Ruhsal yaşama ve bedene egemen olmayı amaçlayan Hint felsefe sistemi
Z
zebûn: Güçsüz, zayıf, âciz
zimmî: İslam devleti tebaasında olan ve haraç veren Hristiyanlar, Yahudiler